Sevde'nin Günlüğü

Yazmayı seviyorum…

Gencecik Kırık Hayaller

Ekim10

Şiir Eleştirisi

AVARA

(…)

vahşi siyah atlardık
kentin ışıklı çöllerinde kendi izini arayan
deri ceketlerimize sığdıramadığımız düşlerimiz kadar
aşık ve düşmandık
dünya acıtırdı bizi. her şey kanatır, her şey yaralardı
sevişmek çekip çıkarmazdı bizi derinliğimizden
öfkemizi dindirmezdi hiçbir şey
geceleri uyuyamayan çocuklardık,
otobüs garlarında uzun macerlara umar
apansız yolculuklara çıkardık

uykulu kentlere girerdik gece yarıları
ıssız ağaçlar olurdu yol kenarlarında
gökyüzünde parlak yıldızlar, her yere aynı uzaklıkta
sarhoş bindiğimiz otobüsün penceresinden
sanki bambaşka bir dünyaya bakardık
sonra saklayarak yüzümüzü birbirimizden
yumruklarımızı sıkar sessizce ağlardık
ışığı açık kalmış pencerelere, kepengi örtülü dükkanlara,
yaz bahçelerinden taşan çiçeklere,
adını bile bilmediğimiz bu kente
neye olduğunu bile bilmediğimiz bir hasretle
uzun uzun bakardık
anımsıyor musun?

ahh o gece yolculukları
bir başka kentte, bir başka insan olmanın umutları
kaç yol arkadaşı kaldı şimdi geriye
gençliğin ilk acılarını birlikte keşfettiğimiz

kaç yol arkadaşı?
sürüyerek götürdüğümüz dargın beraberlikleri saymazsak
ne kalıyor elimizde?
ölenler,
terk edenler,
bir de telefonları, adresleri, kendileri değişenler

vahşi, siyah atlardık; yılkıya bırakıldık
içimizden kimse gidemedi Amerika’ya
kendi Amerika’sı da olmadı hiçbirimizin
yağmur aldı
rüzgar aldı
zaman aldı
o vahşi siyah atları
her şey o eski rüyada kaldı

çarpıp geri dönen düşlerimizin üstünde
çürümüş cesetleri yüzüyor şimdi vahşi siyah atların
öldükleri sahilleri kendileri de bilmiyorlar
peki sen anımsıyor musun?

Murathan Mungan

—————————-

GENCECİK KIRIK HAYALLER

Murathan Mungan tarafından kaleme alınan ‘’Avara’’ şiiri yazınsal bağlamda incelenirken şiire hakim olan duygu ve kullanılan tonlama bakımından ikiye bölünebilir. Şiirin ilk iki kıtasından oluşan ilk bölümünde gençliğe; kurulan hayallere, umutlara ve beraberliklere duyulan özlem baskınken son iki kıtasından oluşan ikinci bölümünde hayal kırıklıkları, yitirilen umutlar ve ayrılıklardan ileri gelen oldukça sitemkar ve biraz da öfkeli bir sesleniş dizelerde can bulur. Şiirde pek çok imge yer almakta ve bu imgeler şiirin anlamlandırılmasında önemli bir yer tutmaktadır.

Şiir kişileri, anlatıcı ‘biz’ ve seslenilen ‘sen’den oluşur. Anlatıcının şiire ‘’vahşi siyah atlardık’’ diye başlarken gençliğini birlikte geçirdiği arkadaşları ve kendisinden bahsediyor olma ihtimali yüksektir. Bu durum ileriki dizelerde geçen ‘’gençliğin ilk acılarını birlikte keşfettiğimiz’’ ve ‘’yol arkadaşı’’ sözcüklerinde açıklığa kavuşmaktadır. Anlatıcının kendisini ve arkadaşlarını atlara benzetmesi ‘’çöl’’ imgesiyle vurgulanan  hayatın uçsuz bucaksız boşluğunda ‘biz’in, bir başka deyişle gençliğin, sürekli ‘’kendi izini arayarak’’ bir kimlik arayışı ve amaçsızlık içinde olduğunu; atları ‘’vahşi’’ ve ‘’siyah’’ olarak betimlemesi ise hayatta belli bir amacı olmayan, kimliksiz gençlerin bu duruma karşı öfkeli ve isyankar olduklarını anlatmaktadır. Gençlerin bu öfkesi ‘’düşman’’, ‘’öfke’’ ve ‘’yumruklarını sıkmak’’ sözleriyle yinelenirken ‘’geceleri uyuyamayan çocuklardık’’ dizesinde amaçsızlıktan kaynaklanan tedirginlik vurgulanmaktadır.

Şiirde bir boşluk ve arayış içinde olan ‘biz’, sürekli hayal kurmakta, ‘’yolculuklar’’ ve ‘’maceralar’’ ummaktadır. Şiirin ikinci bölümünde ‘’bi başka kentte, bir başka insan olmanın umutları’’ dizesinde ‘biz’in başka bir kimlik arayışı ve buna dair umutları görülmektedir. Pek çok yerde yinelenen ‘’kent’’ sözcüğü ulaşılmak istenen ancak ulaşılamayan hedef noktasını imgelerken ‘’uyku’’ sözcüğü de hayallerin gerçekleştiği durumu belirtiyor olabilir. Böylece ‘’uykulu kentler’’ sözleri uykuda rüyalarını yaşayabilen, hayallerini gerçekleştirmiş insanları simgelerken ‘’geceleri uyuyamayan çocuklar’’ ifadesi de rüya göremeyen, düşlerini gerçekleştiremeyenleri sembolize ediyor, çıkarımını yapmak doğru olur. ‘’Pencere’’ ve ‘’otobüs’’ şiirde geçen diğer iki imge olup hayallere açılan kapı ve ulaştıran araç olarak anlamlandırılabilir. ‘’Işığı açık kalmış pencereler’’ düşlerini gerçekleştirmiş kişiler olarak yorumlandığında ‘biz’in onlara ‘’hasretle uzun uzun bakarak’’ imrendiğini ve öyle bir yaşam hayal ettiğini söylemek mümkündür. Bütün olarak bakıldığında şiirin ilk bölümünde anlatıcının gençlik yıllarına, beraberliklerine ve saf hayallerine özlem duyduğu; aynı özlemi ‘’anımsıyor musun?’’ diye seslendiği ‘sen’den de beklediği anlaşılmaktadır. Tümcelerde geniş zamanın hikayesi kipi kullanımında da bu içten içe duyulan özlem sezilmektedir. Ancak ‘’dünya acıtırdı bizi/her şey kanatır, her şey yaralardı’’ ve ‘’her şey o eski rüyada kaldı’’ dizelerine bakıldığında ‘biz’in düşlerini gerçekleştiremediği ve hayal kırıklığına uğradığı görülmektedir. Şiirdeki ‘’Amerika’’ imgesi hayallerin ulaştığı doruk noktası, bir ütopya anlamında kullanılmıştır. ‘’İçimizden kimse gidemedi Amerika’ya’’ sözleriyle düş kırıklıkları belirtilirken ‘’kendi Amerika’sı da olmadı hiçbirimizin’’ ifadesiyle gençlerin kendi ütopyaları, tamamen kendilerinin yarattığı bir hayal dünyalarının olmadığı, aslında hayallerini de toplumsal doğrulara dayanarak kurmak zorunda bırakıldıkları anlatılmak istenmektedir.

Şiirde zaman öğesi sürekli gecedir; bu da güneşin hiç doğmadığını, hayallerin gerçekleşeceği aydınlığın hiç oluşmadığını; bir arayış içinde olan ‘biz’in karanlıkta ‘’kendi izini’’ bulamadığını belirtmektedir. ‘’Her yere aynı uzaklıkta’’ olan ‘’yıldızlar’’a değinilmesinin nedeni ise belli bir yere, kimliğe ve yaşama ait olmayan ‘biz’in aidiyet duygusunu yükleyebildiği tek yerin, nereye giderse gitsin hiç değişmeyen yıldızlar olmasıdır. Bu durum aynı zamanda mekan ve zaman gözetmeksizin daima kuzeyi gösteren Kutup Yıldızı’na gönderme olarak da yorumlanabilir; zira karanlıkta hangi yöne gideceğini bilemeyen ‘biz’e, doğru yönü gösterecek tek şey yıldızlardır.

Şiirin ikinci bölümünde anlatıcı ‘’kaç yol arkadaşı kaldı şimdi geriye’’ diyerek gençliğinde birlikte olduğu arkadaşlarından şimdi ayrı kaldığını bildirmekte, ‘’dargın beraberlikler’’ ifadesini kullanırken de bu ayrılığa dargınlıkların neden olduğunu düşündürmektedir. Anlatıcının ‘’ne kalıyor elimizde?’’ tepkisinin, gerçekleştirilemeyen hayallere mi, yoksa yitirilen birlikteliklere mi olduğu anlaşılmamakta, ancak ‘’terk edenler’’, ‘’telefonları, adresleri, kendileri değişenler’’ sözleriyle gençlik arkadaşlarına olan sitemi görülmektedir. ‘’Zaman aldı’’ sözleriyle anlatıcı, zamanla hayalperest ‘biz’in umutlarını yitirdiğini, ‘’rüzgar aldı’’ ifadesiyle de farklı yerlere savrulup birbirinden ayrı düştüğünü belirtmektedir. Bu hayal kırıklığı ve yitirilmiş umutlar şiirin son dizelerinde geçen ‘’çarpıp geri dönen düşler’’ ve ‘’çürümüş cesetler’’ sözleriyle anlatılmıştır.

Şiirin genelinde tümce başları da dahil olmak üzere küçük harf kullanımı okura anlatıcının kural tanımazlığını hissettirmekte; yalnızca ‘’Amerika’’ sözcüğüne büyük harfle başlanması ve gelen ekin kesme işaretiyle ayrılması ‘’Amerika’’nın ‘biz’in gözünde oldukça yüksek bir yerde bulunduğu ve adeta bir ütopya olarak görüldüğü kanısını güçlendirmektedir. Son dizede anlatıcı ’’peki sen anımsıyor musun?’’ diyerek ‘sen’e hitap etmekte ve belki de seslendiği kişinin de geçmişi hatırlamasını ve birlikte oldukları eski günlere özlem duymasını umut etmektedir.

‘’Avara’’ şiiri gençlikte kurulan hayallere ve birlikteliklere duyulan özlem, düş kırıklıkları ve yitirilen umutlardan doğan öfke, parçalanmış dostluklara duyulan sitem gibi duyguların yanı sıra gençliğin kimlik arayışı ve amaçsızlık içinde bir boşluğa sürüklendiğini imgesel bir dille anlatmakta ve yazınsal anlamda, gençleri hayaller ve duygular yönünden irdeleyen önemli bir edebi ürün niteliği taşımaktadır.

Eylül 2011 

3 Yorum

“Gencecik Kırık Hayaller”

  1. Ekim 17th, 2012 - 23:28 TEYZOŞŞŞ Diyor ki:

    Murathan Mungan’a eleştirini gonderdimmm 🙂 Eminim kendide bu kadar iyi anlatabiligi ve anlasılabiligi icin cok mutlu olacaktır. Sevgiler Sewdoşumm 😡

  2. Ekim 17th, 2012 - 23:29 TEYZOŞŞŞ Diyor ki:

    Mucxx

  3. Ekim 18th, 2012 - 00:19 Sevde Diyor ki:

    Eyvah! Onun şiiri, dili o kadar güzel ve derin ki benimkisi sadece acemi bir eleştiri denemesi. Vermek istediği iletiden dilinin inceliklerine kadar ustalıklı bir anlama ve yorumlama yetisi gerektiriyor, ancak bu eleştiride o düzeye ulaşabildiğimi düşünmüyorum. Yine de çok sağ ol teyzecim 🙂