Sevde'nin Günlüğü

Yazmayı seviyorum…

Hayatın Olmazsa Olmazı: Spor

Aralık19

Spor hiçbir zaman bana cazip gelmemiştir. Atletiklik bir yana pek top tutma kabiliyetine sahip olmadığımdan okulda beden eğitimlerini de iple çektiğim söylenemez. Küçükken bile yakar top oynanacağı zaman yüzünde güller açmayan tek çocuk bendim muhtemelen. Ancak bunun beni pek rahatsız ettiğini söyleyemem, ta ki son yıllara kadar.

Spor kelimesiyle geçmişim 6 yaşında bir aylığına tekvandoya gitmemle başladı, bacaklarımı dümdüz açabilmem ve bir bacağımı düz bir şekilde kaldırıp başıma değdirebilmemin hocamızın ilgisini çektiğini hatırlıyorum. Hatta tekvando grubunda benim gibi esnek olan birkaç kızla birlikte televizyonda haberlere bile çıkmıştık. Ancak o zaman bunu yaşımın verdiği bir esneklik olarak algılayıp çok da üzerinde durmamıştık. Zaten okula başlayıp 4 sene boyunca sporla bağlantımı kesmem de unutmamızı kolaylaştırmıştı.

Pek de sportif olmadığımı anlamam 5.sınıfta kız voleybol takımında yedeklere atılmamla başladı diyebilirim. Oyuna alındığımda da yüzüme doğru gelen toptan kaçmam spor geleceğime pek parlak yansımamıştı. Daha sonraki senelerde benim için kabusa dönüşen spor, o zamanlar bana fazla bile gelen haftada iki saatlik beden eğitimi dersleriyle sınırlı kalmıştı.

8.sınıfta arkadaşlarımın da etkisiyle kötü de oynasam voleyboldan zevk almaya başladım. Hatta sınırlarımı zorlayarak 24 erkeklik futbol kulübüne bir kız arkadaşımla katılıp yıl boyu haftada iki saat futbol bile oynadım. Ancak liseye başlamamla spor hayatım yine durgunluk kazanmıştı, her ne kadar 60 yaşın üstünde olmasına rağmen pilatesle benden bile esnek bir hale gelen babaannemi ve spor yapmanın gerekliliğini savunan ailemi görsem de sportif olmadığımı kabullenip adeta sporsuz bir geleceğe yelken açmıştım.

Büyümenin ve ergenliğin getirdiği gelişmelerle yavaş yavaş kilo almaya ve spor eksikliğinden kaynaklanan hantallığımı fark etmeye başladım. Bir kızı en çok ne korkutur, diye sorsanız kilo almak derim. Nitekim liseye kadar çubuk gibi olduğumdan aklımın ucundan bile geçmeyen bu konu etrafımdaki örnekleri görüp esnekliğimi kaybetmeye başladığımı hissetmemle iyice aklıma takılmıştı. Mutlaka spor yapmalıydım.

Spor kelimesinin beynime girmesiyle arada yürüyüş yapmaya, evde babaannemden aldığım tüyolarla mekik çekmeye başladım. Ancak okul, sınavlar derken çok uzun sürmedi bu. Yazın arada yüzmek dışında hiç spor yapmadım, diyebilirim.

Lise ikiye başlarken ise kesin kararlıydım, bu sene mutlaka düzenli bir şekilde spor yapacaktım. Önce biraz yüzmeyi denedim, ama sonra annemin sayesinde daha önce aklımın ucundan geçmeyen bir sporla tanıştım.

STEP AEROBİK TUTKUSU

Annem bir aydır evimize çok yakın bir spor tesisinde step-aerobiğe gidiyordu. Çok hareketli ve yorucu olduğunu ancak sevdiğini söylüyordu. Ben de onun tavsiyesine uyarak step-aerobiğe başladım.

Step-aerobik; step tahtasını da kullanarak vücudun her bir bölgesini çalıştıran çok hareketli ve eğlenceli bir spor. Alışma sürecinde oldukça yorucu olabiliyor ancak ben fazlasıyla keyif aldığımı söyleyebilirim.

Bizim gittiğimiz programda haftada üç gün birer saat (yarım saati ayakta step hareketleri, yarım saatiyse yer hareketleri) step-aerobik yapılıyor. Vücudu gerçekten sıkılaştırıyor da. Ben yaklaşık bir buçuk aydır düzenli olarak gidiyorum ve kilo vermememe rağmen 3 cm inceldim. Ayrıca hocamızın demesiyle doğuştan gelen bir esnekliğimin olduğunu da keşfettim 🙂

Eskiden beri süregelen zayıf olan kişilerin spor yapmasına gerek olmadığı gibi bir düşünce var maalesef toplumda. Bana da sık sık ‘’Sen zayıfsın, neden spor yapıyorsun ki?’’ diyenler oluyor. Ancak şunu belirtmek isterim ki sporun amacı kilo vermek değil, temel olarak sağlıklı yaşamaktır ve kanaatimce hayatın olmazsa olmazıdır spor. Biraz geç de olsa bunu fark etmiş bulunuyorum. Şimdilerde böyle tepkiler yerine ‘’Ne güzel! Erkenden başlamış spora.’’ diyenleri gördükçe daha bir seviniyorum.

Sağlıklı yaşam için spor yapma anlayışının toplumumuzda yayılması, yoğun iş/okul rutiniyle tekdüzeleşen hayatımızda büyük bir öneme sahip.

Ayrıca sporda ‘yapamamak’ diye bir şey yok, ‘yapmaya çalışmak’ diye bir şey var. Azim; yaş, kilo, boy gibi sınırlamaları kaldırıyor sporda. Spor, günümüz dünyasında kişisel bir tercih değil de bir gereklilik konumuna gelmiş durumda.

19.12.10

Yeri: Diğer
3 Yorum

“Hayatın Olmazsa Olmazı: Spor”

  1. Aralık 20th, 2010 - 20:55 Babacık Diyor ki:

    “Siportif” kızım benim, yine çok beğendim yazını. Bakalım yazılarında benden ne zaman bahsedeceksin 🙂 🙂 🙂

  2. Aralık 20th, 2010 - 22:08 kevsoş Diyor ki:

    spor konusunda bu kadar karamsar bir bakıştan pozitif yoruma geçiş yapmanda iyi bir antrenöre denk gelmenin etkisi olabileceğini düşünüyorum. sevdiren ve ısındıran, bu bedensel etkinliği hayatının doğal bir parçası haline getirmene sebep olacak antrenörler olduğu gibi nefret ettiren antrenörler de var ne yazık ki.

    ilave etmek istediğim bir şey daha var, spor sadece beden için değil ruh için de zehirli atıkları defedici bir etki yapıyor. öfkeli, kızgın, bıkkın, bezgin, karamsar, sinirli başladığın bir antremanı pamuk gibi yumuşamış bitirmenden başka bir alternatif olmuyor. en azından benim yaptığım spor böyleydi. aynı etkiyi alabilmek için salon uygunsa gerekli yerlerde bağırmak çığlık atmak nara atmak tavsiye olunur 🙂

  3. Aralık 21st, 2010 - 18:37 Sevde Diyor ki:

    @kevsoş: Kesinlikle katılıyorum, spor sadece beden için değil, ruh için de sağlıklı. Gerçekten de kötü geçen bir günün ardından sporla stres atabilmek gibisi yok 🙂