Sevde'nin Günlüğü

Yazmayı seviyorum…

Don Kişot Romanında Karakter Analizi ile İdealizm ve Materyalizm

Şubat5

Pek çoğumuz Don Kişot romanını öyle ya da böyle okumuşuzdur. Ben şahsen ilkokulda çok kısa bir versiyonunu okumaya çalışmıştım. Ama kendini şövalye sanan bir ihtiyarın “delilikleri” açıkçası ilgimi çekmemişti, bu yüzden yarım bırakmıştım okumayı. Ancak bu sene okulda ödev olarak okumamız gerekiyordu. Bunu öğrendiğimde yüzümün buruşmasına engel olamadım, beğenmeyeceğimden öylesine emindim ki. Kitabın daha başlarındayken, edebiyat hocamız bize bir fikir vermesi amacıyla aslında kitapta sembolize edilen iki düşünce akımından bahsetti: idealizm ve materyalizm. Gerçekten de Don Kişot’un yaptıkları birer delilik miydi, yoksa içinde bulunduğumuz toplum muydu bizi bu düşüncelere iten? O dersimizden sonra romana bakış açım değişti ve aslında Don Kişot’un yel değirmenlerine saldırmasının altındaki nedenleri irdeleyerek okumaya başladım. Nitekim bu şekilde kitabı bitirdiğimde çok etkilenmiştim. Kitabı bitirdikten sonra kitapla ilgili bir tez yazmamız gerekiyordu. Böylece ben de ilk tezimi yazdım ve burada da sizlerle paylaşmak istedim. Keyifli okumalar!…

DON KİŞOT ROMANINDA KARAKTER ANALİZİ İLE İDEALİZM VE MATERYALİZM

17.yüzyıl İspanya’sını gerçekçi bir dille eleştiren, roman türünün ilk örneği sayılan, Miguel de Cervantes Saavedra’nın yazdığı önemli bir eserdir Don Kişot. Şövalyeliğin son bulduğu, toplumun tamamen materyalist bir kimliğe büründüğü o dönemde Cervantes bu yöndeki hayal kırıklıklarını Don Kişot ile dile getirmiştir. Cervantes, o dönemdeki materyalist ve idealist insanı romanındaki karakterlerle simgelemiştir.
Romanın baş kahramanı olan Don Kişot, gerçek adıyla Senyör Kesada, İspanya’da küçük bir köyde yaşayan yaşlı ve zengin bir asilzadedir. Parasını pulunu şövalye kitaplarına harcayan Don Kişot, bu hikayelerden o kadar çok etkilenir ki kendisi de gezici bir şövalye olmaya karar verir ve yollara düşer. Ancak ne kendisi ne de atı fiziksel olarak şövalyeliğe uygun değildir. Don Kişot yaşlı, uzun boylu ve zayıftır. Atı Rocinante de yaşlı ve sıska bir attır. Buna rağmen Don Kişot bunları umursamaz. Çünkü o, dönemin idealist insanını temsil eder. Onun için gerçeklik düşüncedir. Önemli olan görünen değil, kişinin aklında ona verdiği değerdir. Bu felsefeye dayanarak Don Kişot şövalyelik maceralarına başlar. Dev diyerek yel değirmenlerine saldırması ve miğfer sandığı leğeni başına geçirmesi de aynı mantığa dayanır. Ancak o, bu düşleriyle yarattığı dünyasında mutludur.

Don Kişot’un aynı zamanda ütopyacı bir yönü vardır. O; şövalyelerin insanlara yardım ettiği, tutsaklığın olmadığı, insanlara ağır cezaların verilmediği sevgi dolu ve adaletli bir dünya hayal etmiştir. Bunun uğruna savaşmış; kürek mahkumlarını kurtarmış, sevenleri kavuşturmuştur. Şövalye olmak istemesinde de onun bu yardımsever kişiliği etkili olmuştur. Don Kişot atıldığı maceralar sırasında cesur yönüyle de öne çıkmıştır. Şövalyelerle savaşmış, aslanlara meydan okumuştur. Çoğu kişi tarafından bu, bunaklık gibi görünse de Don Kişot için çok önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü Don Kişot şöhrete önem verir ve adının her yanda duyulmasını ister. Nitekim bunu başarır da. Başlarda üzüntülü halinden dolayı kendisine verdiği Mahzun Yüzlü Şövalye unvanı aslanlarla düellosundan sonra Aslanlar Şövalyesi olarak değişmiş ve dört bir yana yayılmıştır. Bu şöhret onun istediği yönde olmasa da onu mutlu etmektedir. Don Kişot her zaman ada ve unvana önem vermiş; ancak herkese karşı kibar olarak asla asaletinden ödün vermemiştir.

Don Kişot’un bu idealist kişiliğinin tam tersine, seyisi Sanço Panza tamamen gerçekçi ve materyalist bir kimliğe sahiptir. Sanço aslında o dönemin toplumunda hakim olan düşünce sistemini temsil etmektedir. Don Kişot’un ona bir ada vermeyi vaat etmesiyle onun peşine düşer ve maceralarına katılmak zorunda kalır. Sanço Panza kısa boylu, şişman ve bilgisiz bir köylüdür. Bu yönden tam da Don Kişot’un aradığı seyis olmasına rağmen onun Don Kişot’un peşinden gitmesinin tek nedeni şövalyenin verdiği vaattir. O bu yönden faydacı bir kişiliğe sahiptir.

Sanço Panza gerçekçi bakış açısıyla efendisinin yaptığı şeyleri saçma bulmuştur. İlk başlarda bunu efendisine açıklamaya çalışsa da sonradan onun farklı bir düşünce dünyasına sahip olduğunu anlamış ve bazen efendisinin bu yönünü kullanmıştır. Onun için gerçeklik maddeden ibarettir. Görünen neyse odur. Ona başka anlamlar yüklemek mantıksızdır.

Sanço Panza için savaş ve şövalyelik önem taşımamaktadır. O bu konularda her zaman korkak olmuş ve Don Kişot’un tersine, kaçmayı tercih etmiştir. Gayet tembel ve rahatına düşkündür. Efendisiyle yolculuğu boyunca da her fırsatta dinlenmek ve uyumak istemiştir. Sanço için önemli olan mal, mülk ve paradır. İnsanlar da buna göre sınıflandırılır. Bunun için onun tek hayali bir adanın valisi olup zengin olmaktır. Nitekim en sonunda hayaline kavuşur ve bir adanın valisi olur. Sanço Panza cahil olmasına rağmen akıllıdır ve vali olarak adanın sorunlarına herkesi şaşırtacak derecede doğru çözümler bulur.

Romanda iki ana karakterin yanısıra Don Kişot’un dostları olan berber ve papaz da önemli yan karakterlerdir.  Berber her seferinde farklı planlar kurarak Don Kişot’u eve döndürme çabalarına girişir ve papaz da ona yardım eder. Papaz ile berber Don Kişot’un, şövalye hikayelerini çok fazla okumaktan delirdiğini düşünürler ve dostlarını eve döndürerek eski hayatına geri dönmesini sağlamaya çalışırlar. Her ne kadar kendilerini Don Kişot’un dostu olarak görseler de hiçbir zaman onu anlamaya çalışmamış, ideallerinin onun hayatı olduğunu fark edememişlerdir. Berber kurnazdır; Don Kişot’u eve döndürmek için çeşitli planlar kurar. İlk başta Don Kişot’u bir şekilde eve getirmeyi başarırlar; ancak bu çok uzun sürmez ve Don kişot şövalyeliğe geri döner. İkinci seferinde berber onun karşısına başka bir şövalye kılığında çıkar ama yenilerek başarısız olur. Son olarak onu eve getirdiklerinde ise Don Kişot yine kaçar.

Romanda Don Kişot’un bir de uğruna savaştığı Dulcinea del Toboso adında bir sevgilisi vardır. Don Kişot’a göre bir prenses olan Dulcinea aslında fakir bir köylü kızından başkası değildir. Don Kişot’un hayali prensesi Dulcinea ona göre İspanya’nın en güzel kızıdır ve köyün yakınlarında bir şatosu vardır. Don Kişot, seyisi Sanço ile ona mektuplar gönderir ve Dulcinea’sına yaptığı maceraları anlatır. Dulcinea del Toboso aslında romanda Don Kişot’un uğruna savaştığı davaya verdiği isimdir.

Romanın sonlarına doğru Sanço Panza, ada valisi olmanın ona göre olmadığını anlar. O, çiftçi bir köylüdür ve karısı ve çocuklarıyla çok daha mutlu olacaktır. Bunun farkına varmasıyla valiliği bırakır ve fakir ailesine geri döner. Don Kişot ise insanların onunla alay ettiğini ve yaptığı şeylerin mantıksız olduğunu anlar. Toplumla girdiği bu çatışmadan yenik çıkmanın zayıflığıyla köyüne geri döner ve herkesten yaptığı saçmalıklardan dolayı özür diler. Artık bu materyalist dünyayla baş edemeyeceğini anlamış ve idealizmden vazgeçmiştir. Sanço Panza ise gerçek mutluluğun ailesiyle çiftçi hayatına devam etmekte olduğunu anlayıp idealist bir kimliğe bürünmeye başlamıştır. Efendisi Don Kişot’u da çok sevdiğini anlar. Ancak Don Kişot hastalanıp yataklara düşer. Çünkü bu materyalist dünyada kendi özünü kaybetmektense ölmeyi tercih eder ve günah çıkararak hayata gözlerini yumar.

Cervantes’in Don Kişot romanında idealist karakter Don Kişot ile materyalist karakter Sanço Panza ve toplum çatıştırılmış, sonunda Don Kişot yenik düşmüştür. Don Kişot’un ideallerinin peşinden giden hayalperest yapısı materyalist toplum tarafından delilik olarak görülse de aslında delinin toplum olduğu, romanda ince bir şekilde anlatılmıştır. Don Kişot romanında idealizmin nasıl materyalizmin içinde boğulduğu, gerçekçi ve yalın bir dille gözler önüne serilmiştir.

05.02.10

13 Yorum

“Don Kişot Romanında Karakter Analizi ile İdealizm ve Materyalizm”

  1. Şubat 8th, 2010 - 21:01 Babacık Diyor ki:

    Ben de senin yaşlarındayken okumuştum Don Kişot’u ama hiç te böyle düşünmemiştim; amma salak adammış deyip geçmiştim, Sanço Panza’ya da acımıştım. 🙁

  2. Şubat 9th, 2010 - 05:48 Selman Diyor ki:

    cok guzel olmus bitanem!! 🙂 10 parmaginda 10 marifet

  3. Şubat 11th, 2010 - 09:47 GULCAN TEYZOŞ Diyor ki:

    Bu yazını sakin bir kafayla bir daha okudum Pocahantas! Çok ilgilenmesemde daha önceden duyduğum Cervantes’in bir dönem kürek mahkumu olduğu ile ilgili tezide kuvvetlendirdi bende. Zayıf ve çelimsiz bir bedeni, yine çelimsiz bir attan destek alarak yel değirmenler ile savaştırıyor…idealizmin peşinde koşturuyor…onu anlamayan birçok insanın oluşturduğu çemberin içinde bir oradan bir oraya savurıyorr…ama sonuçta yeniliyor… İnsanın kendisinin hangi tarafta olduğunu sorgulaması gereken bir netice de çıkıyor ortaya…

  4. Nisan 25th, 2010 - 19:00 ülkü sedanur Diyor ki:

    gerçekten çok güzel bir kitap bende okudum ve çok beğendim.ama malesef ki sonu kötü bitti.olsun ama ben çok beğendim burdan herkese okumasını tavsiye ederim

  5. Ekim 10th, 2010 - 16:21 Nilgün Tütüncü Diyor ki:

    Kalemine sağlık sevdeciğim, gerçekten çok iyi bir yazıydı ve sen daha neler yazacaksın kim bilir?

  6. Aralık 29th, 2010 - 16:07 Nilüfer Şenol Diyor ki:

    Çok güzel bir çalışma olmuş. İnsan kendine soruyor, Don Kişot muyum yel değirmeni mi?

  7. Ocak 8th, 2012 - 21:36 Eminos Diyor ki:

    Muhtesem yazmissin, senle buyuk ihtimalle yasitim ve yapacagim tez odevi hakkinda ne yapacagima dair tek kelime bilmiyordum. Sayende anladim, cok tesekkurller ve basarilar! Kalemin gercekten cok guclu. Unutmadan yazayim bizim edebiyat hocamiz nerdeyse senin cumlelerinle anlatti bize kitabi!! Agzim acik okudum

  8. Ocak 2nd, 2014 - 11:47 Ufuk Coşkun Diyor ki:

    Sevgili Kızım, kızım diyorum çünkü sen yaşlarda bir oğlum, 14 yaşında da bir kızım var:)) Klasikleri hayatın üç evresinde de okumak gerekir derler ya, ben de yeniden klasikleri okumaya başladım ve Cervantes’in Don Kişot’undan başladım. Çok eğlenceli bir kitap öncelikle ve bu sabah da kitap hakkındaki yorumları merak edip araştırmaya başladım. Önce o güzel ve başarılı yorumunu okudum ve çok etkilendim, daha sonra seni tanıma fırsatım oldu. Bu genç yaşta bu alt yapı seni ve senin yetişmende en önemli yeri olan aileni ve öğretmenlerini kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.

  9. Şubat 6th, 2014 - 19:43 deniz Diyor ki:

    daha once boyle bir yazi okumamistim. ellerine saglik cok basarili olmus
    tebrik ederim

  10. Nisan 3rd, 2014 - 21:42 Zeynep Diyor ki:

    Güzel olmuş

  11. Mayıs 13th, 2014 - 20:08 Osman Diyor ki:

    çok güzel olmuş sağolasın

  12. Temmuz 11th, 2014 - 14:37 metim yılmaz Diyor ki:

    Aslında herkes biraz Donkişot, çokça da Sanco’dur. günümüz toplumu da böyle değil midir? Materyalizm her yerde değil midir?
    Hacivat ve Karagöz yalnızca doğruyu söyledikleri için Materyalistler tarafından öldürülmediler mi? Karagöz saflığın verdiği sıfat ile doğruları açık ve seçik olarak Materyalistlerin yüzüne Hacivat ise zekası ile nükteli bir biçimde doğruları söyledikleri için öldürülmedi mi?
    Günümüzde de durum farklı değil.

  13. Temmuz 11th, 2014 - 20:23 Sevde Diyor ki:

    Ne güzel dediniz; gerçekten de herkes biraz Don Kişot, çokça da Sanço’dur. Çoğu, hayatta kalmak adına içindeki Don Kişot’u günden güne öldürmeyi tercih eder, bense onunla yaşama tutunurum çoğu zaman.